Keşfet

Sadece vahşi batıdan ibaret olmayan bir dönem dizisi. 1865'de Kuzey-Güney savaşından yenş çıkılmış. Ölen karısının intikamını almak için yollara düşen bir adam ve tüm kıtayı dolaşacak bir demiryolu inşaatı. Hell on Wheels bu inşaatta çalışan işçilerin, yöneticilerin ve onların ihtiyaçlarını karşılayan toplumun diğer kesiminden insanların oluşturduğu bir kasaba ama sıradan bir kasaba değil. Raylar ilerledikçe, inşaat sürdükçe kasaba da ilerliyor. İ;şte dizide bu fonda yaşananlara, iç savaşın açtığı yaralara, kölelikten kurtulmalarına rağmen esir muamelesi gören zencilerin hayatına tanık oluyoruz.

Ubaldo, mücadeleci bir ruha sahip olmasına rağmen hayatta sürekli olarak geri plana itilmiştir. Ancak bir gün, hasta olan üvey babasının tedavi masraflarını karşılamak için para bulmak zorunda olduğunu öğrenir. Tam umutsuzluğa kapıldığı bir anda, kendisine tamamen yabancı olan bir mirasın habercisi olur.

Mirasa sahip olabilmek için Kuzeybatı çölünün derinliklerinde bulunan Cratará'ya doğru yola çıkan Ubaldo, burada beklenmedik bir şekilde acımasız haydutlardan oluşan bir sürünün lideri olur. Bu haydutlar, efsanevi bir cangaceiro olan Ubaldo'nun biyolojik babasının mirasını yerine getirmek için ona bağlılık yemini ederler.

Ubaldo artık hayatının en büyük zorluklarıyla karşı karşıyadır. Hem hayatta kalmak hem de mirası yerine getirmek için mücadele etmek zorunda olan Ubaldo, bir yandan haydutların liderliğini üstlenirken diğer yandan da geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. İçindeki savaşçı ruhu ortaya çıkan Ubaldo, zorlu şartlar altında kendisini ve sevdiklerini korumak için her türlü engeli aşmaya kararlıdır.

Düşesin Mirası adlı bu dizi, Ubaldo'nun sıradan bir hayattan efsanevi bir kahramana dönüşümünü anlatırken, aynı zamanda geçmişin izlerini takip ederek kişisel bir yolculuğa çıkmasını da gözler önüne seriyor. Heyecan dolu sahneleri ve etkileyici hikayesiyle izleyicileri adeta büyüleyen bu dizi, aynı zamanda bir aile bağlarının ve mirasın önemini de sorguluyor.

Wyoming’deki küçük bir kırsal kasabada değişen siyasi ve sosyo-ekonomik iklimde geçiyor hikayemiz ve Joe Pickett isimli bir av bekçisini (belirli bir alanda avlanmayı denetlemek için istihdam edilen kişi) merkezine alıyor. Zengin tarih ve engin vahşi yaşamla çevrili kasaba, henüz ortaya çıkmamış onlarca yıllık plan ve sırları gizler.

Çok sevdikleri çiftliği ayakta tutmak için mücadele eden McMurray'lerin hayatlarını takip ediyor.

Django, 1800’ün sonlarında Teksas’ta, kaybettiğini düşündüğü kızını arayan bitkin bir kovboyu takip ediyor. 8 yıl önce ailesi öldürülen ve bu olayı atlatamayan Django (Matthias Schoenaerts), cinayetten kurtulmuş olabileceğine inandığı kızı Sarah’ı (Lisa Vicari) arıyor. Django, kızının izini sürerken, bir kraterin dibindeki, tüm dışlanmışların hoş karşılandığı ve herkesin eşit ve özgür olduğu bir kasaba olan New Babylon’a gelir.

Prequel serisi, Kevin Costner başrollü Yellowstone'da görülen modern dönemden farklı olarak, Dutton ailesinin farklı bir neslini anlatacak. Ana dizi ve diğer prequel dizisi 1883 arasında geçen yapım, aile reisi Jacob (Harrison Ford) ve karısı Cara'ya (Helen Mirren) odaklanacak. Çift, Yellowstone çiftliğini yönetirken; salgın, tarihi kuraklık ve yaklaşan Büyük Buhran tehdidi gibi çağın zorluklarıyla yüzleşmek zorundadır. Bu arada ailenin Montana'daki varlığı da büyük risk altındadır.

Oğlunun ölümünden sorumlu olduğunu düşündüğü adamdan intikam almak isteyen bir kadını takip eder.

1800lü yılların sonunda, kocası gözü önünde öldürülen varlıklı Abby Walker'ın hikâyesine tanıklık ediyoruz.

İki konuk ileri teknolojinin kullanıldığı bir eğlence parkında Vahşi Batı macerasına çıkar. Parktaki insanlar robottur ve park Roma, Vahşi Batı ve Ortaçağ dönemlerine benzetilerek sahici bir hayat yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Merkezi bilgisayar sistemi bozulunca robotlar zincirlerini koparır ve parkın iki konuğu robot bir silahşör tarafından takip edildiklerini fark eder.West World ya da Batı Dünyası, yapay bilincin ortaya çıkması ve suçun geleceğiyle ilgili karanlık bir yolculuğu anlatmaktadır.

Uzak Batı’nın karanlık tarafı hakkında epik ve romantik bir dizi olarak tanımlanan That Dirty Black Bag, bir şerifle bir ödül avcısı arasındaki 8 güne yayılan çatışmayı konu alıyor. Bir tarafta sorunlu bir geçmişi bulunan rüşvet yemez Arthur McCoy, diğer tarafta ise kurbanlarının kafalarını kirli siyah torbalara koymasıyla ve yalnız çalışmasıyla bilinen ünlü Red Bill. Ödül avcılarının, haydutların, kan davalarının; inanç, aşk ve intikam gibi büyük tutkuların yönlendirdiği yalnız ruhların olduğu That Dirty Black Bag’in dünyasında kahramanlar yok, hiç kimse görünmez değil ve avcılar da av olabiliyorlar.

--------

The 8-day clash between Arthur McCoy — an incorruptible sheriff with a troubled past — and Red Bill, an infamous, solitary bounty hunter known for decapitating his victims and stuffing their heads into a dirty black bag.